Merhaba
Bu satırları okuduğunuza göre bir şekilde bir temas şansı yakalamış durumdayız. Bunu bilinçli bir farkındalık ile özel bir zamana dönüştürebilmeyi dilerim. Aslında tüm yaşamımızın da bu tür bir dikkat ile sürdürülmesi halinde tümüyle varoluşumuzu onurlandırmış olacağımızı düşünüyorum. Muhtemelen sağlıkla ilgili bir merak ya da gereksinimden dolayı karşılaşmış olabiliriz. Her ne amaçla olursa olsun özüm özünüzü selamlıyor….

Başlarken kendi yolculuğumu tabii belirgin olarak mesleki gelişim öykümü biraz daha ayrıntılı olarak paylaşacağım. İşimi yaşam yolculuğumun anlamlı bir bileşeni olarak sevgiyle yapabildiğim için kendimi şanslı hissediyorum.

Bir hekim olarak artık en azından yaşamımın yarısından fazlasında insanların hastalık ve iyilik hallerine eşlik ve tanıklık etme şansım oldu. Tıp Fakültesine girerken temel bir motivasyonunuz olur. Aslında çoğu kez sorulduğunda tıp öğrencileri iş güvencesi ile seçtiklerini söyleyeceklerdir. Uzun yıllar sonra öğrendiklerimle ve deneyimlediklerimle diyebilirim ki; hayır! yaşamımızda seçimlerimiz genellikle bu türlü motivasyonlar ile olmuyor. İnsan olarak varoluşumuza dair daha derin talep ve niyetler söz konusu oluyor. İşte ben de Tıp Fakültesinde okurken “hastalıkları önleyebilmek mümkün ise neden tek tek tek hastaları tedavi etmek ile uğraşıyoruz ki” diye düşünürdüm. İnsanların acı çekmelerini görmek yerine sağlıklarını geliştirebilmeye odaklanmanın bana daha keyif vereceğini, hatta hastanelerde değil de alanlarda, insanlar ile toplumsal ve çevresel koşulları iyileştirebilmenin daha keyifli bir hekimlik olaracağını düşünürdüm. Hastane ortamları benim için çekici değildi. Bu tür seçimlerimizin  kişisel ve ailevi yaşadıklarımızla da ilgisi oluyor. Sonra Halk Sağlığı Doktorası yaptım ve iş sağlığı, çevre sağlığı, gıdalar vs derken Sağlık Antropolojisi öğrenmeye başladım. Hastalık ve iyilik hallerinin kültürel boyutlarını, hastalanma davranışının dinamiklerini anlamaya başladım. Toplumsal olandan bireysel olana doğru gidiyordu ilgim yavaşça. Bu şekilde başlayan yolculuk kişileri bütün olarak ele alma temel özelliği ile tanımlanabilecek Genel Pratisyenlik tıbbi disiplinine ilgimi çekti. Halk sağlıkçı olarak çalışmak yerine hastalar ile ilişkisi nedeni ile Genel Pratisyen olarak çalışma, illaki insanlar ile teması sürdürme ana seçimim olarak sürdü. Bu şekilde bütüncül yaklaşmayı seven meslektaşlarımla Dünya örnekleri ile araştırarak  bu disiplini bu ülkede gelişen yaygın bir sağlık sistemi yapmak için çalıştık. Eğitimci olarak yeni eğitimcilerin gelişmesi sürecinde rol aldım, biz birlikte öğrenen ve üreten bir gruptuk ve çok şey öğrendim.

Genel Pratisyen olarak çalışırken ve Halk Sağlığı uygulamaları yaparken bir şey dikkatimi çekiyordu. Erken tanı çalışmaları yapılsa da bireyler yaşam biçimlerini dönüştürücü seçimleri yapmakta zorlanıyorlardı. Önceki varsayımımız “eğer yeterli bilgi ve destek olursa sağlıklı yaşam uygulamalarını seçmek kolaydır” idi. Ben sağlığın toplumsal bileşenleri olduğuna inanıyordum, Bireyler ise hastalıkları için ilaçları komşularından sorup hekime o ilacı yazdırmaya gelebiliyorlardı. İçinde bulundukları ruh durumuna kilitli gibiydiler, uzun süreli ilişki olunca daha yakın ve bütüncül görme becerim gelişti, onları aileleri ile tanıma şansımız oldu. Birinci basamakta çalıştığım yıllar büyük keyifle işe gittiğim, işimi anlamlı bulduğum, bu uzun soluklu ilişkiyi ve ekip çalışmasını çok sevdiğim yıllardı.

İnsan hakları alanına da çok ilgim vardı. Dünyanın şiddetsiz bir yer olmasını hayal ediyor ve şiddetin bir halk sağlığı sorunu olduğunu düşünüyordum. Bu alanda süren 5 yıllık bir çalışmam oldu ve bu deneyimim ile insanın mucizevi iyileşme gücünü gördüm. Bireysel bir travmanın asla öyle kalmadığına, içimizdeki insani en temel parçamızın, yaşadığımız Dünya ve diğer insanlarla ilgili ilişkiye dair yaptığı sarsıcı sorgulamaya tanıklık ettim. Bu sırada daha iyi bir Dünya hayalini paylaşan insanlarla çalışma şansım oldu. Bu süreçte Güney Almanya Psikoterapi Akademisi tarafından bu alanda çalışanları desteklemek üzere sunduğu Psikodinamik Psikoterapi eğitimine başladım. Özdeneyim denilen terapistin kendini tanıması odaklı yaklaşımı ile çok büyük bir hediye idi. Bu süreçte terapistin kendisini,  olaylara verdiği tepkilerini vs tanımasının önemine ve kendimdeki bu dinamiklere dair dikkatim, algım gelişti. Daha sonra Grup Terapisinin farkındalık ve iyileşme gücüne olan hayranlığım ile Psikodrama  eğitimi de almaya başladım. Artık grup terapisi deneyimini, yaratıcılık ve kendiliğindenlik ile birleştirme şansımız da oluyordu. Daha sonra Aile Dizimi ile tanıştım. Aile Dizimi yöntemi sadece sunduğu farklı çalışma tekniği ile değil, içine doğduğumuz sistemin bizi nasıl etkilediğine dair eşsiz tanı koyma ve şifalandırma yöntemi ile çok şaşırtıcı idi. Kavalcının büyülü sesini izleyen bir çocuk gibi bu farkındalığın peşinden gittim. Türkiye Sistem Dizimleri Enstitüsü tarafından sunulan eğitime katıldım. Bu da özdeneyim odaklı bir eğitim idi ve içinde ek başka eğitimlere de katılma olanağı sunuyordu. Hipnoterapi, Hastalık ve Semptomların Dizimi, Etnik ve Politik dizimler, Mitoloji ve dizimler eğitimleri ile geçmiş ve gelecek, aile ve topluluk, aidiyet ve kimlik gibi farklı bileşenler birarada aynı anda daha fazla gözüme görünür olmaya başlıyorlardı.

2006 yılından itibaren Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Yöntemleri ile ilgili eğitimler de almaya başlamıştım. Modern/Batı tıbbının önleyicilik ve koruyuculuk derdinin yetersizliği yanında önce zarar verme temel ilkesini zorlayacak ağır tedaviler de söz konusu idi.  Uzun süreli yakınmalar, kronik hastalıklar insan bedenine kimyasal yükler getiriyordu. Bu yöntemlerde  iyileşme ve şifa kavramları da çok farklı idi. Homeopati, Bowen terapi, Meridyen terapi eğitimlerinde hastalık, iyileşme, bedenimiz, zihnimiz ve bedenimizin etkileşimi, her bir kişinin eşsiz bir varlık olarak ele alınması gerektiği, dışardan verilen etki/madde/bilgilerin sadece vücudun kendini iyileştirme gücüne olan etkisi hedeflenerek ve nazikçe verilirse yardımcı olabileceğini öğrendim. Dahası hastalıkların iyileşmeye giden yol olarak nasıl tümden en azından şimdilik yok edilemeyeceği bilgisine ulaştım. Doğu tıbbının tümü ile yeni ve bambaşka bir derinlik katan felsefesi ile şifa yolculuğum bambaşka derinlikler kazandı. Hastalıkların bir mesajı olduğunu anlamaya başladım. Aslında o derinlikte bilgilere ulaştıkça hastalıklar, kazalar, ilişkilerimiz, bereketimiz, çalışma ortamındaki varolma şeklimiz, tümü bize dair bilgiler içeriyordu. Hem bireysel hem de sistem için yeni bir dengeye gelme aracı olarak yeni bir farkındalık ile iletmek istedikleri mesajları okumamız gerekiyordu. Tabii yeni bir yaşam şekline de hazır olmalıydık.

Ayrıca Kadim Bilgelikte İnsan Psikolojisi ve Ayurveda dersleri ile enerji yani süzüg bedenimiz, nefes ve dalınç (meditasyon) dersleri ile uygulamalı öğrenme sürecimiz ve  Uygur Tıbbı ve İbni Sina Tıbbı  üzerine çalışmalarımız sürüyor. En eski Atalarımızın kadim bilgilerinin gündelik yaşamda hala süren izlerini görmek kendimi daha zengin ve bütün hissetmeme yardım ediyor.

Hekim olarak bir yerden sonra tavşan deliğinden girip Harikalar Dünyası ile tanışan Alis gibi bambaşka diyarlara gitmiştim ve yaşadığım hayatı bambaşka bir gözle görüyor olmaya başladım. Mesleki yolculuğum her zaman temel hedefim olan kendim olma yolculuğumla birleşti. Dahası kim olduğumu bilme yolculuğumda rehberlik ediyor. Yaşamdaki en temel arayışımızın kim olduğumuzu bilmek olduğunu düşünüyorum. Eğer insanoğlu kim olduğu sorusuna tam bir yanıt verebildiği bilince ulaşırsa bundan Dünyadaki tüm varlıklar ve yaşama şeklimiz etkilenecektir. İnsanlar ve diğer varlıklar ile birarada yaşayışımız ve her şey tümüyle etkilenerek farklılaşacak, yaşamımız hayal gücümüzün ötelerine uzanacaktır.

Yaşam bir yolculuk. Yolculuğunuz sırasında takıldığımız, ilerlemediğimiz zamanlar olabilir. İnsanın kendini tümü ile nesnel bir şekilde görebilmesi zordur ve insan kendini görebileceği aynalara ihtiyaç duyar. Bazen daha kendimiz olmak, derinleşmek, geçmişimize, bilinçaltımıza bakmak isteriz. Bu zamanlarda  eşlik edebilmek bana heyecan veriyor, sevindiriyor.

 … insan olmak,

görünür olmaktır

taşırken gizlidekini

armağan olarak başkasına….

David Whyte