İyileşme hakkında genel bir giriş, konu geniş tabii ama bir yerden başlamak lazım ve bakış açılarımızı genişletip bütüncül olabilmek … zaten bu da iyileşmenin niyeti değil mi?,

İlk başlarda hekimliğin insanları iyileştirmek ve onları tekrar hasta olmaktan koruduğunu sanıyordum. Yani hekim olmanın bu nedenle iyi bir şey olduğunu düşünüyordum. Sonra Tıp Fakültesine girdiğimde insanı öğrenmeye ve türlü türlü hastalıklarla karşılaşmaya başladığımızda bazı hastalıkların yaygın bulaşıcı ve bazılarının da kronik uzun süreli olduğunu gördüm yani yaşam boyu bu hastalık onda kalacak gibi görünüyordu. Diğer bir deyişle halkımızın deyimiyle çaresiz dertler olan hastalıklar vardı. Bir tür kader gibi ailenizde yaygın görülüyor olabiliyor ve buna doğru sizi çeken davranışlardan da kendinizi alıkoymanız zor oluyordu. Sonra Halk Sağlığı dersi ve stajında gördüm ki toplumsal düzeyde hastalıklar önlenebiliyor, çevre sağlığı, güvenli ve sağlıklı iş ortamları oluşturabilme, anne ve bebekler özel programlar yürütebilme vs. Çevresel olarak çok kirli bir bölgede yaşıyorsa zaten insanlar toksik kirlilik nedeni ile hastalık geliştiriyorlar. Epeyce keyif aldım bundan, hala da çok önemserim… Bu alanda doktora yaptım, sağlık sosyolojisi ve antropolojisi dersleri ile hasta olma davranışının kültürel boyutlarını öğrendik ve ayrıca geleneksel ve tamamlayıcı, alternatif tıp uygulamalarının da ne kadar yaygın olarak kullanılıyor olduğunu fark ettim. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan çalışmalar ile gruplanmış, listelenmiş ve hatta konferans belgelerinde uzmanlar kurullarınca ülkelerin Sağlık Bakanlıklarına açık olarak görevler tanımlanmıştı.
Hekim olarak alanda çalışırken sağlığın korunması ve önlenmesi alanında bireysel ve toplumsal duyarsızlığımız şaşırttı. İnsanların kendileri için daha iyiyi seçebilmekteki güçlüğünü fark ettim. Hekimler her zaman hastalardan daha çok biliyor olacaklar. Eskinin tanrı hekim anlayışı artık yok. Bize tüm tıbbi bilgilerin 5yıl içinde %50’sinin eskidiği öğretilmişti. Şimdi bu süre daha da kısaldı. Bir hekim bile bunu takip etmekte zorlanırken hasta nasıl edebilir? Ayrıca ben hekimliğin bir sanat olduğuna da inanıyorum. Gerçekte hasta ile ilişkinin kendisi çok önemli bir konu ve hekimin kendisi bir ilaçtır. Daha da ötesi her tür insani temas bizi iyileştirebilen veya hasta edebilen dinamiklere sahiptir. Günümüzde yaklaşık 1200 alt dala bölünmüş tıbbi sistemde bu giderek gözden kaçıyor. Oysa hekimliğin bir iş değil hastayı iyileştirme anlamında bir sanat olduğuna inanıyorum. Aynı zamanda hasta olarak bizim de iyileşmeyi bir karar olarak seçebilmemizin gerekliliğini fark ettim. Açıkçası iyileşme niyetinizi açık ve net olarak kendinize ifade etmenize gereksinim vardır. Bunu yapabilmek ile ilgili güçlükler vardır ve bunun için yardım alabilmeye gereksinim vardır.

İyileşme dediğimizde tedavi ve şifa kavramlarını açıklamak gerekir. İyileşmeden bahsettiğimizde iki kavram öne çıkıyor. Tedavi ve Şifa ve bu kavramları Türk Dil Kurumunun tanımları ile anlamaya gayret edelim.

tedavi. İlaç vb. ile hastalığı iyi etme, iyileştirme, sağaltım, sağaltma, terapi:
2. mecazi. Aksayan bir şeyi düzeltme, iyileştirme.
İng. treatment, therapy ; Hastayı iyileştirme, sağaltım, terapi.

şifa Ar. a. (şifa:) Bedensel veya ruhsal bir hastalığın son bulması, hastalıktan kurtulma, onma; İng. cure
Organizmanın kendi kuvvet ve koruma sistemleriyle kendisindeki bir hastalığı yok etmesi veya hastalık yapıcı etkilerden korunmaya gayret etmesi.

Hastalıkların nasıl geliştiğini anlamak ve iyileşme engellerini kaldırabilmek için Tamamlayıcı tıp yöntemleri ve psikoretapi eğitimleri aldım. Gördüğüm o ki; aslında hastalık çok faktörlü ve çok düzeyli bir şekilde aşama aşama gelişiyor ve rahatsızlık yaratır boyuttan, insanı tamamen tükenme noktasına getirene dek hasta edebiliyor. Az sayıda sağlık sorunu tamamen ve kolayca şifalanabiliyor. Kronik veya ruhsal hastalıklarda şifa sadece daha derin düzeylerde iyileşme olduğunda tamamlanmış olacaktır. Birisi örneğin bir kanser hastalığı tanısı almış olsun, Bu kişi ameliyat edilebilir ve veya tek hücre kalmayana dek kemoterapi alabilir. Ancak altta yatan fiziksel, duygusal, beslenme ile ilişkili yaşamsal dengesizlikler de tedavi edilmedikçe hastalık tamamen gitmiş olmayacaktır. Tabii bu iyileşmenin zor olduğu anlamına gelmiyor, kendiliğinden iyileşme kapsamına giren, anlamamıza gereksinim duyan iyileşme vakaları var.

Lippe bir homeopattır ve demiştir ki; “Hastalık yok, hasta vardır.” Yani her hastanın eşsiz bir varlık olarak kendi yaşamı, çevresi, bulguları vs ile değerlendirilerek anlaşılması gereklidir. Böyle baktığımızda aslında her hastalığın iyileştirilebileceğini ama her hastanın iyileştirilemeyeceğini de anlamaya başlarız.

Hastalıkları önleme ve korunma amaçlı süren yolculuğumda şunu anladım ki; hastalıkların nedeni mikroorganizmalar veya çevresel nedenler değil. Örneğin verem mikrobu ile karşılaşmış olabilir veya hepatit B virüsü almış olabilirsiniz. Ancak bağışıklık sisteminiz bariyer ve savaş mekanizmaları ile hastalık oluşmadan doğal olarak antikorlar oluşturmayı başaracaktır. Her insanda var olan yaşam enerjisinin zayıflığı söz konusu ise o zaman hastalık oluşup sizi kendisi ile ilgilenmeye mecbur edecektir. Bu şekilde hastalıklar ile savaşmak ile onları dönüştürmek arasında fark olduğunu anlamaya başlarız. Tam olarak size neyin olduğunu anlamaya gereksiniminiz vardır. Aynı zamanda bir homeopat ve psikoterapist olan Rudiger Dhalke “Hastalık iyileşmeye giden yoldur” demiştir. Siz bozuk gıda yediğinizde ishal olursunuz ve aslında bedeniniz kendisini iyileştirmeye çalışıyordur. Alerjik döküntüleriniz sizdeki toksik maddenin cilt yoluyla atılması için cildinizi dökmeye çalışıyordur. Aslında iyileşme çabası bulguları oluşturmaktadır. Bu süreçte olanların anlaşılması ve dönüştürülmesi gerekmektedir. Hastalıklar çok faktörlü nedenler ile oluşuyor ancak asıl neden olacak bir ilk nedenin olması gerekiyor ve bu ilk neden bu gün hala nasıl ve ne zaman olacağını bilemediğimiz ve tümü ile açıklamakta zorlandığımız pek çok hastalıkta olduğu gibi ruhsal süreçler, travmalar, stres dediğimiz olaylar sonucu yaşam enerjisinin zayıflaması, ruhta bölünmeler yaşanıyor olması olduğu giderek daha çok araştırma ile ortaya konuyor. Gabor Maté Macaristan doğumlu nöroloji, psikiyatri ve psikoloji alanlarında uzmanlaşmış Kanadalı hekimdir ve pek çok çalışma ile kötü çocukluk deneyimlerinin insanı nasıl etkilediğini bilimsel olarak ta ortaya koymuştur. Dolayısı ile iyileşme tüm bunları da göz önüne almayı gerektiren dinamik bir süreçtir.. Böylece bireysel olandan o bireyin ait olduğu sisteme doğru ve geçmişse doğru bakış açımızı genişletiriz. Aslında hastalık insanın iyileşmeye doğru yaptığı yolculuk, yürüdüğü yolun tam kendisidir. Bu yolculuk bir tür karanlıktan aydınlığa, sağlığa, sağlamlığa, farkındalığa, kopan bağların onarılmasına, parçalarımızı bulup onları birleştirmeye ve bütünlüğe doğru olacaktır.

Şimdi artık biliyorum ki: sağlık bir iyilik veya hissetme hali değil, varoluş halidir. Dolayısı ile varoluşumuzda yeni farkındalıklara ulaşmamız gerektikçe hastalıklar olacaktır. Varoluş halimizin tümü ile bilincimizle olmadığını, hatta çok büyük bir oranda bilinçaltımız tarafından yönetildiğimizi biliyoruz. Doğu tıpları felsefesinde aslında bedenimiz bilinçaltı aklımızdır. Tam olarak bir farkındalığa uyanıncaya dek bize bedenimiz konuşacak gibi görünüyor. Biz onu susturma yerine daha bir dikkatle dinlemeye yönelmek durumundayız. yani bedende gözükenin ruhsal bileşenlerini incelemek, gün ışığına çıkarmak ve anlamak durumundayız. İyileşme bizim gerçekte olduğumuz kişi olmaya yönelten bir süreç, izleyen bir hediye gibi, görülmeyi, paketin açılmasını, anlaşılmayı bekliyor.

Dr. Sema İLHAN

Okuma önerisi:

Rudiger Dhalke, “Hastalık İyileşmeye giden yoldur.” Mozaik – Arkeoloji Sanat yayınları